Birleşmiş Milletler:Fransızca Birleşmiş Milletler' in resmi ve hali hazırda kullanılan dilidir.Birleşmiş Milletler dünyanın en büyük uluslararası örgütüdür. Arapça, Çince, Fransızca, İngilizce, İspanyolca Rusça örgütün resmî dilleridir.Birleşmiş Milletler (kısaca BM), 24 Ekim 1945'te kurulmuş dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır. Uluslararası İlişkilerde, kuvvet kullanılmasını ilk olarak evrensel düzeyde yasaklayan ilk antlaşma BM Sözleşmesi'dir.Örgütün, kurulduğu yıllarda 51 olan üye sayısı şu an itibariyle üyeliği kaldırılan Vatikan ve değiştirilen Çin Halk Cumhuriyeti son katılan üye Karadağ dahil 192'ye ulaşmıştır. Birleşmiş Milletlere bağlı kurum ve kuruluşlar.Fransızca Birleşmiş Milletler'in bütün alt kurumlarının ve uluslararası kuruluşların resmi dildir • FAO • ICAO • ILO • IMO • IPCC • IAEA • UNIDO • ITU • UNAIDS • SCSL • UNCTAD • UNCITRAL • UNDCP • UNDP • UNEP • UNESCO • UNODC • UNFIP • UNIFEM • UNFPA • OHCHR • UNHCR • UNHRC • UN-HABITAT • UNICEF • UNITAR • UNOSAT • UNRWA • UNWTO • UPU • WFP • WHO • WMO
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi(BMGK): Birleşmiş Milletler'in, üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü, en güçlü organı. Birleşmiş Milletler'in diğer organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararları, tüm üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır. Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına yakını tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Tüzüğü'nde açık bir şekilde belirtilmiştir.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 15 üye ülkeye sahiptir. Bu ülkelerden 5 tanesi daimi üye, 10 tanesi ise seçilmiş üyelerdir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in kurucu üyeleri olan Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti, SSCB ve Çin Cumhuriyeti'nin halefleri olarak, konsey tarafından tanınmışlardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, kararları veto etme hakkı bulunan daimi üyeler Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya ile 10 geçici üye bulunuyor.
Uluslararası Adalet Divanı: Fransızca BM'nin başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'nın resmi dilidir.Divanın yetki alanı, bir uluslararası uyuşmazlıkta taraf olan ülkelerin kendisine getirdikleri davalar ile BM Antlaşması'nda ya da yürürlükteki uluslararası antlaşmalarda özellikle öngörülmüş konuları içine alır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) :Ülkelerdeki çalışma yasalarında ve bu alana ilişkin uygulamalarda standartları geliştirmek ve ileriye götürmek gibi bir amaçla kurulan kuruluştur. Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunmaktadır. iLO 1919'da Versailles Barış Anlaşması uyarınca kurulmuş ve 1946 yılında BM'nin (Birleşmiş Milletler) uzmanlık kuruluşu olmuştur. Sosyal adalet ilkeleri, evrensel insan ve çalışma haklarının korunması temelinde kurulmuştur. ILO uluslararası çalışma standartlarını sözleşmeler ve tavsiyeler yoluyla ifade etmektedir. Bu sözleşme ve tavsiyeler temel çalışma hakları, örgütlenme hakkı, toplu pazarlık, zoraki emeğin ortadan kaldırılması, fırsat eşitliği, ve çalışma hayatı ile ilişkili diğer konularda asgeri standartlar koymaktadır. Aynı zamanda başta mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyon, çalışma politikası, emek yönetimi, çalışma hukuku ve endüstriyel ilişkiler, çalışma koşulları, işletme gelişimi, kooperatifler, sosyal güvenlik, çalışma istatistikleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konularda teknik yardım sunmaktadır. Bağımsız işveren ve işçi örgütlerinin gelişimini teşvik etmekte ve bu örgütlere eğitim ve danışma hizmetleri vermektedir. Birleşmiş Milletler içinde ILO eşit katılımlı işçi ve işveren örgütleri ve de hükümetin yönetim organları ile birlikte üçlü bir yapı oluşturmaktadır.Resmi Dilleri:İngilizce,Fransızca ve İspanyolcadır
Dünya Ticaret Örgütü: (DTÖ, WTO):çok taraflı ticaret sisteminin yasal ve kurumsal organıdır. WTO, hükümetlerin iç ticaret yasalarını ve düzenlemelerini nasıl yapacakları hususunda yasal bir çerçeve ortaya koymaktadır ve toplu görüşmeler ve müzakereler yoluyla ülkeler arasında ticari ilişkilerin geliştirildiği bir platformdur.Üye sayısı 153.Resmi dilleri:İngilizce, Fransızca ve İspanyolcadır.
Dünya Turizm Örgütü (DTÖ):Resmi dilleri: Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve Rusça'dır.
Avrupa Konseyi (Conseil de l'Europe) :1949 yılında Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi'ne bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne Belarus, Kazakistan, Kosova ve Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir. Oysa Avrupa Birliği sadece 27 üyeli bir birliktir. Avrupa Konseyi'nin Avrupa Birliği ile karıştırılmasının en önemli sebebi olan Avrupa bayrağı, esasında Avrupa Konseyi'ne aittir. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi'nin izniyle aynı Avrupa bayrağını kullanmaktadır. Avrupa Konseyi'nin resmî dilleri İngilizce ve Fransızca'dır. Şu an Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye, anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır. Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya, hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır. Üyeler:Almanya • Andorra • Arnavutluk • Avusturya • Azerbaycan • Belçika • Birleşik Krallık • Bosna-Hersek • Bulgaristan • Çek Cumhuriyeti • Danimarka • Ermenistan • Estonya • Finlandiya • Fransa • Gürcistan • Hırvatistan • Hollanda • İrlanda • İspanya • İsveç • İsviçre • İtalya • İzlanda • Karadağ • Kıbrıs • Letonya • Lihtenştayn • Litvanya • Lüksemburg • Macaristan • Makedonya • Malta • Moldova • Monako • Norveç • Polonya • Portekiz • Romanya • Rusya • San Marino • Sırbistan • Slovakya • Slovenya • Türkiye • Ukrayna • Yunanistan Gözlemciler: Amerika Birleşik Devletleri • Arjantin • Fas • İsrail • Japonya • Kanada • Meksika • Şili • Vatikan Aday:Beyaz Rusya
Kurucusu 10 devlet olup, bunlar; Belçika, Danimarka, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç ve İngiltere’dir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) :Uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli usulî kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. Avrupa Konseyi'ne üye olan ve aralarında Türkiye, Rusya, Sırbistan, Gürcistan ve Azerbaycan'ın da bulunduğu 47 Avrupa devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanımaktadır.Avrupa Birliği'nin günümüzde Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği'nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi'nin organıdır. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgari standartları oluşturmaktadır.Resmi dilleri;Fransızca ve İngilizcedir.
Avrupa Birliği:Fransızca dünyanın en geniş ticari bloklarından olan AVRUPA BİRLİĞİ'nin resmi dilidir.Fransa Avrupa Birliğinin kurucu üyesidir. Avrupa Birliği ya da kısaca AB, 27 üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri bağlayan standart yasalar aracılığıyla, insan, eşya, hizmet ve sermaye dolaşımı özgürlüklerini kapsayan bir ortak pazar (tek pazar) geliştirmiştir. Birlik içinde tarım, balıkçılık ve bölgesel kalkınma politikalarından oluşan ortak bir ticaret politikası izlenir. Birliğe üye ülkelerin on beşi, avro adıyla anılan ortak para birimini kullanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üye ülkelerini Dünya Ticaret Örgütü'nde, G8 zirvelerinde ve Birleşmiş Milletler'de temsil ederek dış politikalarında da rol oynamaktadır. Birliğin yirmi yedi üyesinden yirmi biri NATO'nun da üyesidir. Schengen Antlaşması uyarınca birlik üyesi ülkeler arasında pasaport kontrolünün kaldırılmasının da arasında bulunduğu pek çok adlî konu ve içişileri düzenlemelerinde Avrupa Birliği'nin payı bulunur. Avrupa Birliği, devletlerarası ve çokuluslu bir oluşumdur. Birlik içinde kimi konularda devletlerarası anlaşma ve fikir birliği gerekir. Ancak belirli durumlarda uluslarüstü yönetim organları, üyelerin anlaşması olmaksızın da karara varabilir. Avrupa Birliği'nin bu tip haklara sahip önemli yönetim birimleri Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Konseyi, Liderler Zirvesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Merkez Bankasıdır. AB içinde İngilizceden sonra en çok öğrenilen yabancı dil Fransızcadır. Avrupa Birliği’nin kurucu 6 ülkesinde ve Avrupa kuruluşların daimi ülkelerin 3’ünde Fransızca resmi dildir. Avrupa projesinin inşaasından bu yana, Fransıca ayrı bir yere sahiptir. Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Kıbrıs, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan'dır.
Avrupa Birliği Konseyi – Yürütme , Avrupa Komisyonu – Yasama, Avrupa Parlamentosu – Yasama, Avrupa Adalet Divanı – Yargı
AB başkenti olan Brüksel Belçikadadır.Resmi dili Fransızcadır.
Avrupa Birliği'nin 3 ana kurumu olan AB Komisyonu, AB Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu içinde ilk ikisinin resmi organlarının büyük çoğunluğu Brüksel'de yerleşiktir. Sonuncusu Avrupa Parlamentosu ise Strazburg ile dönüşümlü olarak Brüksel'de çalışmalarını yürütmektedir. Bunlara bağlı ve bunlarla ilgili irili ufaklı yüzlerce kuruluş da dikkate alındığında Brüksel, bu sebeplerden, AB veya Avrupa başkenti olarak gösterilir. Ayrıca NATO Merkez Karargahı da Brüksel'dedir.Nüfusun çoğunluğunun ana dili Fransızca'dır (80%).
Avrupa Adalet Divanı:Fransızca “Avrupa Adalet Divanı”nın resmi dilidir.Avrupa Birliği bünyesi içinde yer alan en yüksek mahkemedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeleri arasında, Avrupa Birliği hukukunu ilgilendiren konularda son sözü söyleyen kurumdur.Avrupa Toplumları Adalet Mahkemesinde (CJCE) ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde (TPI), fransızca tek tartışma dilidir.
Afrika Birliği:Afrika ülkelerinin tek çatı altında toplandığı kuruluştur.1963 yılında kurulan 2002'de bu adı alan örügütün temel amacı Afrika ülkeleri arasında dayanışma ve işbirliğini artırmak olan ve merkezi Addis Ababa olan örgüttür. Fas hariç Afrika kıtasında bulunan tüm ülkeler bu birliğe üyedir. Örgüt Şartı'nı 32 devlet imzalamıştır.Resmi dilleri:Fransızca,İngilizce ve Arapça
Kanada'nın resmi dili Fransızca ve İngilizcedir.
NAFTA:Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması olarak bilinen anlaşmadır. Bu anlaşmanın tarafları Kanada, ABD ve Meksika'dır. 1 Ocak 1994'te yürürlüğe giren NAFTA kapsamında, söz konusu üç ülke arasındaki ticaret ve yatırımlar liberalize edilmiş, ilk kez yabancı şirketlere, anlaşma ülkelerini uluslararası tahkim kurullarında tek taraflı olarak dava etme hakkı tanınmıştır.Resmi dilleri:İngilizce,Fransızca ve İspanyolcadır.
NATO- Kuzey Atlantik Paktı Örgütü: Nato Askeri ve siyasal bir birlik olup,üye ülke sayısı 28’dir. NATO bir kollektif savunma örgütü olarak bilinmektedir. Kurucu antlaşmanın özellikle üçüncü, dördüncü ve beşinci maddeleri önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler, ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeye, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasî bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıya hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.Resmi dilleri:Fransızca veİngilizcedir.
İNTERPOLUluslararası Polis Teşkilatı) : 1923 yılında uluslararası polis işbirliği sağlamak amacıyla kurulmuştur. Interpol, bir zamanlar sadece teşkilatın telgraf adresi olarak bilinirken, 1956 yılında resmi olarak teşkilatın yeni ismine dahil edilmiştir. Teşkilatın 1954 yılından önce tanınan adı "Uluslararası Polis Komisyonu"'dur.Tüm dünyanın ortak birimidir.Interpol, Birleşmiş Milletler'den sonra, dünyanın ikinci büyük uluslararası örgütüdür; şu anda 184 üye ülkeye sahiptir. Teşkilat üye ülkelerin senelik katkılarıyla finanse edilmektedir, ve bu miktar senede toplam 30 milyon Euro'yu bulmaktadır ama Europol senede 50 milyon Euro almaktadır. Teşkilatın merkez bürosu Fransa'nın Lyon kentindedir.Resmi dilleri;Fransızca ve İngilizcedir.
A.I.M.F : (Uluslararası Akdeniz Birliği): Resmi dilleri: Fransızca-İngilizce ve Arapça.Üye ülke sayısı:37 ( Union pour la Méditerranée),13 Temmuz 2008'de Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından kurulan bir topluluktur. Avrakdeniz Ortaklığı'nın bir üst seyiveyi olarak görülür. Bu birlik, bütün AB üyeleriyle, Akdeniz'e kıyısı olan fakat AB üyesi olmayan birçok ülkeyi tek çatı altında birleştirmiştir. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine alternatifi olarak önerildi. Mart 2008'de Türkiye, Avrupa Birliği'nden Türkiye'nin AB üyeliğe alternatif olarak sunulmayacağının güvencesini aldıktan sonra katılmaya karar verdi.Akdeniz Birliği, Avrupa Birliği'nin 2. kuşak çalışmasıdır. Kendi bünyesine aldığı Doğu Bloğu ülkeleriyle beraber 27 üyeli AB 1. kuşaktır ve 27 üyeli AB'nin dışında birliğe katılmak isteyen, fakat AB kriterlerine uymayan ülkeler 2. kuşak projesiyle yarı üye haline getirileceklerdir. Türkiye de gerekli fasılları yerine getirdigi zaman elbette 1. kuşakta yer alacaktır. 2. kuşak ülkeler pekçok konuda AB standartlarına ulaşamayan Kuzey Afrika ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleri olacaktır.AB, kendi hegemonyası altına almak istediği Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini ABD'ye ya da başka güçlere kaptırmak istememektedir. Öte yandan bu birlik sayesinde İsrail'in AB üyeliği gündeme gelebilecektir.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC):Resmi dilleri:Fransızca ve İngilizcedir.23 Haziran 1894 günü Pierre de Coubertin'in önderliğinde kurulmuş olan ve Olimpiyat Oyunları'nı düzenleyen organizasyondur. Komitenin merkezi İsviçre'nin Lozan kentindedir.M.Ö 776 ile 396 yılları arasında düzenlenen antik olimpiyat oyunlarının tekrar düzenlenmesi amacı ile kurulan komitenin ilk kuruluşu 1894 yılının Haziran ayı ortasında, Sorbonne Üniversitesi'nde düzenlenen bir kongrede gerçekleşmiştir. 37 spor kuruluşunu temsilen 78 kişi ve 9 ülkeden 20 delegenin de yer aldığı 2000'i aşkın bir davetli topluluğunu "International Athletic Congress" adlı toplantının gündeminde gündeminde amatörlük kavramının anlamı, uygulaması ve Olimpiyatlar konuları vardı. "Olympism" diye adlandırılan ikinci komitenin başında, Yunan Demitrios Vikelas ve üyeler arasında da Amerikalı Dr. William M.Sloane vardı. Coubertin, Kongre'den bir hafta önce Revue de Paris dergisinde yayınladığı bir makalede canlandırmasını istediği olimpiyatların temel ilkelerini sıraladı. Oyunların kongreden iki yıl sonra Atina'da başlaması ve Olimpizmin temel ilkeleri kongrede karara bağlandı. Olimpiyat Oyunları, veya kısaca Olimpiyatlar, dört yılda bir yapılan geniş kapsamlı bir spor organizasyonudur.Antik şekli Eski Yunan'da yapılan oyunlar Fransız soylusu Pierre de Frédy, Baron de Coubertin tarafından 19. yüzyıl'ın sonlarında modernize edilmiştir.Olimpiyat Oyunları'nın yaz sporlarını içeren ve daha iyi bilineni olan Yaz Olimpiyatları, 1896'dan beri Dünya Savaşları istisnaları hariç her dört yılda bir yapılagelmiştir. Kış Oyunları ise 1924'te yapılmaya başlanmıştır ve 1994'ten beri Yaz Oyunlarının yapıldığı yıllardan iki sene sonra yapılmaktadır.
Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği, FIFA :(Orjinal adı; Fédération Internationale de Football Association) futbolun dünya çapındaki yetkili kurumu olarak adlandırılabilir. Merkezi İsviçre'nin Zürih kentindedir. 21 Mayıs 1904 yılında Paris'te kurulmuştur. FIFA çeşitli futbol turnuvaları düzenlemenin yanı sıra, dünya futbolunu yöneten, kuralları uygulayan, değiştiren kuruluştur.Resmi dilleri;Fransızca ve İngilizcedir.
Uluslararası Frankofoni Örgütü (OIF): Bugün, Avrupa, Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya kıtalarından (14’ü gözlemci, 3’ü ortak üye niteliğinde olan) 70 ülkeyi biraraya getirmektedir. Frankofoni bir siyasi dayanışma alanıdır.Uluslararası Frankofoni örgütünün resmi dili Fransızcadır.
Frankofoni Parlamenter Meclisi: (L’Assemblée parlementaire de la Francophonie (APF));
APF üye sayısı 77’dir.Üye ülkeler arasındaki sosyal,kültürel,ekonomik ve siyasal sorunlara çözüm üretmek amacı ile kurulmuştur.UNDP (Birleşmiş Milletler Uluslarası Kalkınma Örgütü) ve UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) ile birlikte çalışır.Resmi dili Fransızcadır.
OECD- Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü - (Organisation de coopération et de développement économiques), uluslararası bir ekonomi örgütüdür.OECD, 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesi'ne dayanılarak, 1961'de kurulmuştur ve savaş yıkıntıları içindeki Avrupa'nın Marshall Planı çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacıyla 1948 yılında kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün (OEEC) doğrudan mirasçısıdır. Üyelerinin büyük bir bölümü AB ve İUT üyeleridir, çoğunluğu da gözlemci üyelerdir. OECD ülkeleri sanayileşip zengin olmuş ülkelerdir. Üye ülke sayısı 30. Resmi dilleri:Fransızca ve İngilizcedir.
G8 :Dünyanın en zengin ülkelerini kapsar;G8 ülkeleri tarafından 1975'ten beri yıllık ekonomi zirveleri düzenlemektedirler. G8 Uluslararası hükümetler formu olup, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya, İngiltere ve Amerika dünya ekonmisinin yaklaşık %65 ini temsil ederler.Grubun aktiviteleri yıl bazında konferanslar ve politik araştırmaları içerir.Üye ülkelerin hükümet başkanlarının yıllık zirve toplantısına katılması ile doruğuna ulaşır.Her yıl G8 in üye devletleri grubun başkanlık görevini üzerine alır.Başkanlığı elinde bulunduran grubun gündemini belirler ve o yılki toplantı için ev sahipliği yapar.
CERN (Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi):(Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire )Bu kurum, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarıdır. 1954 yılında 12 ülkenin katılımıyla kurulmuş olan CERN'in günümüzde 20 asil üyesine ilaveten Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 8 gözlemci üyesi vardır.Resmi dillleri:Fransızca ve İngilizcedir.
AFRİKA:Fransızca pek çok Afrika ülkesinde resmi dildir: Benin,Burkina Faso ,Burundi,Cibuti,Çad,Demokratik Kongo Cumhuriyeti,Ekvator Ginesi,Fildişi Kıyısı,Gabon,Gine,Kamerun,Komorolar,Kongo (Brazzaville),Madagaskar,Mali,Nijer,Orta Afrika Cumhuriyeti,Ruanda,Senegal,Seyşel Adaları,Togo
Latin Birliği: Latince konuşan halkların içinde bulunduğu uluslararası bir örgüttür. Amacı, tek atadan gelme bilincini, bu halklar arasında tek kimliğin benimsenmesidir. Bu örgütün merkezi Fransa'nın başkenti Paris'tedir. Kuruluş tarihi 15 Mayıs 1954'tür. Resmi dilleri; Fransızca,Katalanca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Romencedir. Birliğin 5 kıtada üyeleri bulunmaktadır.
8 Nisan 2010 Perşembe
26 Mart 2010 Cuma
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Fransızca
Resmi dili:Fransızca ve İngilizce
Uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli usulî kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. Avrupa Konseyi'ne üye olan ve aralarında Türkiye, Rusya, Sırbistan, Gürcistan ve Azerbaycan'ın da bulunduğu 47 Avrupa devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanımaktadır.
Avrupa Birliği'nin günümüzde Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği'nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi'nin organıdır. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgari standartları oluşturmaktadır.
Uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli usulî kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. Avrupa Konseyi'ne üye olan ve aralarında Türkiye, Rusya, Sırbistan, Gürcistan ve Azerbaycan'ın da bulunduğu 47 Avrupa devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini tanımaktadır.
Avrupa Birliği'nin günümüzde Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği'nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi'nin organıdır. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgari standartları oluşturmaktadır.
Yalçındağ, Fransa'dan destek bekliyor.
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye için tek ayrıcalıklı konumun dünyada yükselen bir AB'nin üyesi olmak olduğunu söyleyerek, Fransa'dan beklenilenin de rasyonel ve vizyon sahibi bir yaklaşımla AB'nin Türkiye'ye doğru genişlemesine önderlik etmek olduğunu vurguladı.
Fransa- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Fransa'da"Türkiye Mevsimi" çerçevesinde Paris'te düzenlenen "Fransa ve Türkiye Ortaklığı, Avrupa ve Dünya'da Daha Güçlü Olmak" konferansının açılışında bir konuşma yaptı.
Yalçındağ konuşmasında, Türkiye için tek ayrıcalıklı konumun Dünya'da yükselen bir AB'nin üyesi olmak olduğunu ifade eden Yalçındağ, "Küresel ekonomik rekabet gücünü arttırabilen, kurumları etkin işleyen, siyasal tutarlılığını koruyabilen bir AB'nin üyesi olmayı umuyoruz. İrlanda'da gerçekleştirilen referandum sonucunun olumlu çıkması bu yönde atılmış bir adımdır" dedi. AB üyesi ve AB hukuku, standartları ve normlarını benimseyen bir Türkiye'nin AB ve dünyadaki güçlenen etkisinin ve rolünden bahsedildiğine işaret eden Yalçındağ, "Dünya kamuoyunun gözünde Fransa'dan beklenenin, rasyonel ve vizyon sahibi bir yaklaşımla, AB'nin böyle bir ülkeye genişlemesine önderlik etmektir" diye konuştu.
"Tarihte iki ülke hep sıcak ilişkiler içerisinde oldu"
Konuşmasında Türkiye ile Fransa'nın tarihte hep sıcak ikili siyasi ilişki içerisinde olduklarına değinen Yalçındağ, iki ülkenin birçok Avrupa ülkesinin aksine birbirleriyle nadiren çatışma yaşadıklarını dile getirerek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Fransa'dan ilham alınmıştır. Fransız aydınlanması ve modernliği esin kaynağı olmuştur. Günümüz dünyasında ise ekonomik, sosyal ve kültürel küreselleşmenin getirdiği zorluklar her iki ülkenin tarihi bağlarını derinleştirmesinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır" diye konuştu.
lişkileri güçlendirmek için Instıtud Bosphere kuruldu
AB gündemindeki siyasi ekonomik ve sosyal konuların ele alınmasında Türkiye olarak aktif rol almak ve Fransa özelinde bu amaca yönelik çalışmalarda bulunmak üzere Institut du Bosphore adlı düşünce kuruluşunu oluşturduklarını söyleyen Yalçındağ, iş, siyaset, akademi dünyasından üst düzey Türk ve Fransız temsilcileri bir araya getiren bu enstitünün misyonu, Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkileri güçlendirmek, süregelen diyaloğu ve müzakere sürecini geliştirmek olarak özetledi.
"Küresel kriz nedeniyle dünya siyaseti yenden şekilleniyor"
Yalçındağ konuşmasında tarihi bir dönemden geçildiğini belirterek, "Küresel ekonomik kriz ciddi ekonomik sonuçlar doğuruyor ve dünya siyasetini oluşturan stratejilerin yeniden şekillenmesine de yol açıyor. Finans sistemi, bilgi toplumu ve yeni enerji devrimi ile dünyada yepyeni bir ekonomik düzen gelişiyor. Daha rekabetçi, teknoloji odaklı ve çevreye duyarlı bir ekonomiye doğru gidiyoruz" dedi.
"En önemli gündem maddesi, uluslarası yönetimin nasıl olacağı"
Gelişmekte olan yeni küresel ekonomik ortamın uluslararası yönetiminin nasıl oluşacağının en önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğunu vurgulayan Yalçındağ, "Avrupa Birliği'nin kıtamızdaki entegrasyon deneyimi, ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ortaklık, G8 ve G20 gibi kurumsal deneyim birikimleri bu çerçevede son derece önemli" diye konuştu.
"AB'nin 21'inci yüzyılda etkinliği için çok daha geniş bir birliğe dönüşmesi gerekli"
AB'nin 21'inci yüzyılda etkisini sürdürebilmesi için çok daha geniş bir, tek pazara ve tutarlı bir siyasal birliğe dönüşmesi gerektiğine dikkat çeken Yalçındağ, 21'inci yüzyılın Avrupa'nın karşısına çıkardığı sorunları kazanımlara dönüştürmenin mümkün olduğunu ifade etti. Ancak bunun olabilmesi için AB'nin değişen dünyada küçülmemesi, aksine etki alanlarını genişletmesi gerektiğini söyleyen Yalçındağ açıklamasına şöyle devam etti: "Kuşkusuz söz konusu olan, AB'nin demokratik değerlerinin, tek pazarının ve politikalarının etki alanının genişlemesidir. Birçok önde gelen AB liderinin, akademik raporun ve son olarak da eski Finlandiya Cumhurbaşkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Ahtisaari başkanlığındaki bağımsız grubun belirttiği gibi, AB'nin Türkiye'ye genişlemesi de işte bu açıdan belirleyici bir etkendir."
"Türkiye'nin AB'yle uyumlu daha güçlü bir demokrasiye kavuşması en önemli ödev"
Türk iş dünyası olarak, bu iki boyutlu hedef için kararlılıkla çalışmaya devam edeceklerini açıklayan Yalçındağ, birinci boyutun Türkiye'nin AB'yle uyumlu daha güçlü bir demokrasi, ekonomi ve toplumsal yapıya kavuşması olduğunu belirtti. Bunun öncelikli ödevleri olduğunu söyleyen Yalçındağ, ikinci boyutun ise AB'nin Türkiye'ye de genişleyerek küresel düzende daha çok güç kazanması olduğunu vurguladı.
Fransa- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Fransa'da"Türkiye Mevsimi" çerçevesinde Paris'te düzenlenen "Fransa ve Türkiye Ortaklığı, Avrupa ve Dünya'da Daha Güçlü Olmak" konferansının açılışında bir konuşma yaptı.
Yalçındağ konuşmasında, Türkiye için tek ayrıcalıklı konumun Dünya'da yükselen bir AB'nin üyesi olmak olduğunu ifade eden Yalçındağ, "Küresel ekonomik rekabet gücünü arttırabilen, kurumları etkin işleyen, siyasal tutarlılığını koruyabilen bir AB'nin üyesi olmayı umuyoruz. İrlanda'da gerçekleştirilen referandum sonucunun olumlu çıkması bu yönde atılmış bir adımdır" dedi. AB üyesi ve AB hukuku, standartları ve normlarını benimseyen bir Türkiye'nin AB ve dünyadaki güçlenen etkisinin ve rolünden bahsedildiğine işaret eden Yalçındağ, "Dünya kamuoyunun gözünde Fransa'dan beklenenin, rasyonel ve vizyon sahibi bir yaklaşımla, AB'nin böyle bir ülkeye genişlemesine önderlik etmektir" diye konuştu.
"Tarihte iki ülke hep sıcak ilişkiler içerisinde oldu"
Konuşmasında Türkiye ile Fransa'nın tarihte hep sıcak ikili siyasi ilişki içerisinde olduklarına değinen Yalçındağ, iki ülkenin birçok Avrupa ülkesinin aksine birbirleriyle nadiren çatışma yaşadıklarını dile getirerek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Fransa'dan ilham alınmıştır. Fransız aydınlanması ve modernliği esin kaynağı olmuştur. Günümüz dünyasında ise ekonomik, sosyal ve kültürel küreselleşmenin getirdiği zorluklar her iki ülkenin tarihi bağlarını derinleştirmesinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır" diye konuştu.
lişkileri güçlendirmek için Instıtud Bosphere kuruldu
AB gündemindeki siyasi ekonomik ve sosyal konuların ele alınmasında Türkiye olarak aktif rol almak ve Fransa özelinde bu amaca yönelik çalışmalarda bulunmak üzere Institut du Bosphore adlı düşünce kuruluşunu oluşturduklarını söyleyen Yalçındağ, iş, siyaset, akademi dünyasından üst düzey Türk ve Fransız temsilcileri bir araya getiren bu enstitünün misyonu, Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkileri güçlendirmek, süregelen diyaloğu ve müzakere sürecini geliştirmek olarak özetledi.
"Küresel kriz nedeniyle dünya siyaseti yenden şekilleniyor"
Yalçındağ konuşmasında tarihi bir dönemden geçildiğini belirterek, "Küresel ekonomik kriz ciddi ekonomik sonuçlar doğuruyor ve dünya siyasetini oluşturan stratejilerin yeniden şekillenmesine de yol açıyor. Finans sistemi, bilgi toplumu ve yeni enerji devrimi ile dünyada yepyeni bir ekonomik düzen gelişiyor. Daha rekabetçi, teknoloji odaklı ve çevreye duyarlı bir ekonomiye doğru gidiyoruz" dedi.
"En önemli gündem maddesi, uluslarası yönetimin nasıl olacağı"
Gelişmekte olan yeni küresel ekonomik ortamın uluslararası yönetiminin nasıl oluşacağının en önemli gündem maddelerinden birini oluşturduğunu vurgulayan Yalçındağ, "Avrupa Birliği'nin kıtamızdaki entegrasyon deneyimi, ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ortaklık, G8 ve G20 gibi kurumsal deneyim birikimleri bu çerçevede son derece önemli" diye konuştu.
"AB'nin 21'inci yüzyılda etkinliği için çok daha geniş bir birliğe dönüşmesi gerekli"
AB'nin 21'inci yüzyılda etkisini sürdürebilmesi için çok daha geniş bir, tek pazara ve tutarlı bir siyasal birliğe dönüşmesi gerektiğine dikkat çeken Yalçındağ, 21'inci yüzyılın Avrupa'nın karşısına çıkardığı sorunları kazanımlara dönüştürmenin mümkün olduğunu ifade etti. Ancak bunun olabilmesi için AB'nin değişen dünyada küçülmemesi, aksine etki alanlarını genişletmesi gerektiğini söyleyen Yalçındağ açıklamasına şöyle devam etti: "Kuşkusuz söz konusu olan, AB'nin demokratik değerlerinin, tek pazarının ve politikalarının etki alanının genişlemesidir. Birçok önde gelen AB liderinin, akademik raporun ve son olarak da eski Finlandiya Cumhurbaşkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Ahtisaari başkanlığındaki bağımsız grubun belirttiği gibi, AB'nin Türkiye'ye genişlemesi de işte bu açıdan belirleyici bir etkendir."
"Türkiye'nin AB'yle uyumlu daha güçlü bir demokrasiye kavuşması en önemli ödev"
Türk iş dünyası olarak, bu iki boyutlu hedef için kararlılıkla çalışmaya devam edeceklerini açıklayan Yalçındağ, birinci boyutun Türkiye'nin AB'yle uyumlu daha güçlü bir demokrasi, ekonomi ve toplumsal yapıya kavuşması olduğunu belirtti. Bunun öncelikli ödevleri olduğunu söyleyen Yalçındağ, ikinci boyutun ise AB'nin Türkiye'ye de genişleyerek küresel düzende daha çok güç kazanması olduğunu vurguladı.
Fransızca Hakkında Genel Bilgiler
Dil Ailesi: Hint-Avrupa
Alt Grup: Latin Kökenli.
Ülke Profilleri: Fransızca
Benin, Burkina Faso, Kamerun, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Gabon, Guinea, Fildişi Sahili, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijerya, Ruanda, Senegal, Tago, Cezayir, Tunus, Fas.
Afrika'daki Fransızca konuşulan toplam yerleşim alanı ABD'den daha büyüktür. Fransızca'nın resmi dil olarak konuşulduğu 18 Afrika ülkesi vardır. Bu ülkelerdeki toplam nüfus 254.000.000 kadardır. Diğer ülkelerin, mesela Mısır'ın 'Agence Intergouvermentale de la Francophonie' ile resmi bağlantıları vardır. Frankofon Afrika'nın ÇOĞU KISMINDA Fransızca doğrudan ya da dolaylı olarak bu büyük kıtada çeyrek milyar insanın iletişim aracıdır.
Neden Fransızca?
Fransızca eğitimi size çok uluslu edebi eserlerle karşılaşma olanağı sağlar ve böylece edebiyat, tarih, felsefe ve sanata karşı hayranlığının artmasına neden olur.
Fransızca dünyanın en çok bilinen dillerinden biridir, uluslararası toplumların ve diplomasinin dili olarak tek rakibi İngilizce'dir. Fransa'da konuşulmasının yanı sıra Belçika, İsviçre ve Kanada, Lüksemburg, Haiti, 15'ten fazla Afrika ülkesi, St. Pierre ve Mıquelon (New-foundland'ın dış kıyısı), Guadelope ve Martinique (Karayipler'de), Fransız Guyanası (Güney Amerika), Reunion (Hint Okyanusu), Yeni Kaledonya ve Tahiti (Güney Pasifik)'nin resmi dillerinden birisidir. Ayrıca, Fransızca birçok ülkenin resmi olmayan ikinci dili olarak konuşulmaktadır, bunların arasında Fas, Tunus, Cezayir, Lübnan, Suriye, Kamboçya, Laos ve Vietnam yer alır. 75 milyon insanın anadilidir, kayda değer bir seviyede de ikinci dil olarak konuşulmaktadır.
Fransızca, Latince kökenden gelen Roma dillerinden biridir. Fransa'da Latince'nin izlerinin ilk olarak görülmesi (sonradan Gaul denildi) Sezar'ın bölgeyi M.Ö. 58-51 periyodunda istila etmesine dayanır. Gaul Roma İmparatorluğu'nun en önemli ve en zengin bölgelerinden biri olmuş ve Latince, çeşitli Keltik (Gaulish) lisanlarının yerini almıştır. Birçok yeni ağız ortaya çıkmış, fakat tarih kuzeyin tarafını tutmuş ve Paris 12. yy'da Fransa'nın başkenti olmasıyla birlikte Fransızca diğer diller yanında daha fazla öneme sahip olmustur. 17., 18. Ve 19. yy'da Fransızca bir dil olarak üstündü, fakat 20. yy'da İngilizce tarafından kısmen karanlığa gömüldü. Fransızca Birleşmiş Milletler'in altı resmi dilinden biridir.
Fransız alfabesi İngilizce ile aynıdır, 'w' sadece yabancı kelimelerde görülür. E harfi üzerinde uzatma işareti kullanılır. Mesela, pe're-father, e'te'-summer, e'le've-pupil, a'me-saul. "Ç" harfi kullanılır ve a, o ya da u'dan önce gelirse k sesi yerine s sesini verir (leçon-lesson-ders).
Fransızca'da sessiz harfler çoktur, özellikle kelimelerin sonlarında (Hommes 'um', amient 'em' olarak telaffuz edilir). Fakat, normal olarak okunmayan son sessiz harf, sesli harfle başlayan bir kelimeyle devam ederse genellikle okunur. Bu süreçte (bitişme) sessiz harf, takip eden kelimenin ilk hecesinin bir parçası olur. Böylece 'il est assis' (he is seated) 'e-le-ta-se' şeklinde telaffuz edilir. Fransızca telaffuzun İngilizce'ye oldukça benzeyen kurallar gerektirmesine rağmen, bu dilin gerçek seslerinin çıkarılabilmesi İngiliz bir konuşmacı için oldukça zordur. İyi bir Fransızca aksanı kolaylıkla elde edilebilecek bir meziyet değildir.
Batı dünyasının iki önemli dili olarak Fransızca ve İngilizce doğal olarak bazı kelimeleri birbirlerine kazandırmışlardır. Norman Fransızcası'nın İngiliz dili üzerindeki büyük etkisi zaten tartışılmakta olan bir konudur. Fransızca'nın İngilizce'ye son yıllardaki etkisi -Fransızca telaffuza en yakın şekilde- şu kelimeleri ve ifadeleri içerir: hors d'ouvre, a'lacarte, table d'hote, en route, en masse, rendezvous, carte blanche, savoir-faire, fauxpas, fait accompli, par excellence, bon vivant, joie de vivre, raison d'e'tre, coup d'e'tat, nouveau riche, esprit de corps, laissez faire, charge' d'oftaires, pie'ce de re'sistance ve R.S.V.P.
Fakat son yıllarda olay tersine gelişmeye başladı. Dilde kesinliği destekleyen grubu dehşete düşürecek şekilde Fransızca o kadar çok fazla sayıda İngilizce kelime tarafından istila edildi ki, ortaya çıkan bu yeni anlaşılmaz dile 'franglais' adı verildi; francois (fransızca) ve anglais (İngilizce)'nin birleşimi. Yüzlerce örnekten bazıları: le hamburger, le drugstore, le week-end, le strip-tease, le pull-over, le tee-shirt, les chewing gum, les black jeans, le snack-bar, ve la cover-girl. Bunlardan çoğu Fransız Akademisi tarafından reddedildi, fakat orada bile kabul edildiği görülebiliyor. Son zamanlarda Akademi 'le pipeline' ve 'le bulldozer'in Fransızca'ya girmesini onayladı, fakat katı kurallara göre. Tabii ki bunlar peep-leen ve booldo-zair şeklinde telaffuz edilecektir.
Alt Grup: Latin Kökenli.
Ülke Profilleri: Fransızca
Benin, Burkina Faso, Kamerun, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Gabon, Guinea, Fildişi Sahili, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijerya, Ruanda, Senegal, Tago, Cezayir, Tunus, Fas.
Afrika'daki Fransızca konuşulan toplam yerleşim alanı ABD'den daha büyüktür. Fransızca'nın resmi dil olarak konuşulduğu 18 Afrika ülkesi vardır. Bu ülkelerdeki toplam nüfus 254.000.000 kadardır. Diğer ülkelerin, mesela Mısır'ın 'Agence Intergouvermentale de la Francophonie' ile resmi bağlantıları vardır. Frankofon Afrika'nın ÇOĞU KISMINDA Fransızca doğrudan ya da dolaylı olarak bu büyük kıtada çeyrek milyar insanın iletişim aracıdır.
Neden Fransızca?
Fransızca eğitimi size çok uluslu edebi eserlerle karşılaşma olanağı sağlar ve böylece edebiyat, tarih, felsefe ve sanata karşı hayranlığının artmasına neden olur.
Fransızca dünyanın en çok bilinen dillerinden biridir, uluslararası toplumların ve diplomasinin dili olarak tek rakibi İngilizce'dir. Fransa'da konuşulmasının yanı sıra Belçika, İsviçre ve Kanada, Lüksemburg, Haiti, 15'ten fazla Afrika ülkesi, St. Pierre ve Mıquelon (New-foundland'ın dış kıyısı), Guadelope ve Martinique (Karayipler'de), Fransız Guyanası (Güney Amerika), Reunion (Hint Okyanusu), Yeni Kaledonya ve Tahiti (Güney Pasifik)'nin resmi dillerinden birisidir. Ayrıca, Fransızca birçok ülkenin resmi olmayan ikinci dili olarak konuşulmaktadır, bunların arasında Fas, Tunus, Cezayir, Lübnan, Suriye, Kamboçya, Laos ve Vietnam yer alır. 75 milyon insanın anadilidir, kayda değer bir seviyede de ikinci dil olarak konuşulmaktadır.
Fransızca, Latince kökenden gelen Roma dillerinden biridir. Fransa'da Latince'nin izlerinin ilk olarak görülmesi (sonradan Gaul denildi) Sezar'ın bölgeyi M.Ö. 58-51 periyodunda istila etmesine dayanır. Gaul Roma İmparatorluğu'nun en önemli ve en zengin bölgelerinden biri olmuş ve Latince, çeşitli Keltik (Gaulish) lisanlarının yerini almıştır. Birçok yeni ağız ortaya çıkmış, fakat tarih kuzeyin tarafını tutmuş ve Paris 12. yy'da Fransa'nın başkenti olmasıyla birlikte Fransızca diğer diller yanında daha fazla öneme sahip olmustur. 17., 18. Ve 19. yy'da Fransızca bir dil olarak üstündü, fakat 20. yy'da İngilizce tarafından kısmen karanlığa gömüldü. Fransızca Birleşmiş Milletler'in altı resmi dilinden biridir.
Fransız alfabesi İngilizce ile aynıdır, 'w' sadece yabancı kelimelerde görülür. E harfi üzerinde uzatma işareti kullanılır. Mesela, pe're-father, e'te'-summer, e'le've-pupil, a'me-saul. "Ç" harfi kullanılır ve a, o ya da u'dan önce gelirse k sesi yerine s sesini verir (leçon-lesson-ders).
Fransızca'da sessiz harfler çoktur, özellikle kelimelerin sonlarında (Hommes 'um', amient 'em' olarak telaffuz edilir). Fakat, normal olarak okunmayan son sessiz harf, sesli harfle başlayan bir kelimeyle devam ederse genellikle okunur. Bu süreçte (bitişme) sessiz harf, takip eden kelimenin ilk hecesinin bir parçası olur. Böylece 'il est assis' (he is seated) 'e-le-ta-se' şeklinde telaffuz edilir. Fransızca telaffuzun İngilizce'ye oldukça benzeyen kurallar gerektirmesine rağmen, bu dilin gerçek seslerinin çıkarılabilmesi İngiliz bir konuşmacı için oldukça zordur. İyi bir Fransızca aksanı kolaylıkla elde edilebilecek bir meziyet değildir.
Batı dünyasının iki önemli dili olarak Fransızca ve İngilizce doğal olarak bazı kelimeleri birbirlerine kazandırmışlardır. Norman Fransızcası'nın İngiliz dili üzerindeki büyük etkisi zaten tartışılmakta olan bir konudur. Fransızca'nın İngilizce'ye son yıllardaki etkisi -Fransızca telaffuza en yakın şekilde- şu kelimeleri ve ifadeleri içerir: hors d'ouvre, a'lacarte, table d'hote, en route, en masse, rendezvous, carte blanche, savoir-faire, fauxpas, fait accompli, par excellence, bon vivant, joie de vivre, raison d'e'tre, coup d'e'tat, nouveau riche, esprit de corps, laissez faire, charge' d'oftaires, pie'ce de re'sistance ve R.S.V.P.
Fakat son yıllarda olay tersine gelişmeye başladı. Dilde kesinliği destekleyen grubu dehşete düşürecek şekilde Fransızca o kadar çok fazla sayıda İngilizce kelime tarafından istila edildi ki, ortaya çıkan bu yeni anlaşılmaz dile 'franglais' adı verildi; francois (fransızca) ve anglais (İngilizce)'nin birleşimi. Yüzlerce örnekten bazıları: le hamburger, le drugstore, le week-end, le strip-tease, le pull-over, le tee-shirt, les chewing gum, les black jeans, le snack-bar, ve la cover-girl. Bunlardan çoğu Fransız Akademisi tarafından reddedildi, fakat orada bile kabul edildiği görülebiliyor. Son zamanlarda Akademi 'le pipeline' ve 'le bulldozer'in Fransızca'ya girmesini onayladı, fakat katı kurallara göre. Tabii ki bunlar peep-leen ve booldo-zair şeklinde telaffuz edilecektir.
Avrupa Konseyi ve Fransızca
Konsey'in resmî dilleri İngilizce ve Fransızca'dır.
Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye, anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır.
(İngilizce: Council of Europe; Fransızca: Conseil de l'Europe) 1949 yılında Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi'ne bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne Belarus, Kazakistan, Kosova ve Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir. Oysa Avrupa Birliği sadece 27 üyeli bir birliktir. Avrupa Konseyi'nin Avrupa Birliği ile karıştırılmasının en önemli sebebi olan Avrupa bayrağı, esasında Avrupa Konseyi'ne aittir. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi'nin izniyle aynı Avrupa bayrağını kullanmaktadır.
•
Kuruluş
5 Mayıs 1949’da 10 ülke - Belçika, Danimarka, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç ve İngiltere - merkezi Strasbourg olmak üzere Avrupa Konseyi’ni kuran antlaşmayı imzalamıştır. Şu an Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye, anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır. Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya, hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır.
İlgi Alanı
Kurum Avrupa Birliği ile herhangi bir organik bağı bulunmayan ayrı bir uluslararası teşkilattır. Ancak günümüzde Avrupa Birliği'nin Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi ile AB'nin yakın işbirliği söz konusudur. Birçok ülkede Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin müşterek projeler gerçekleştirilmektedir. Avrupa Konseyi, AB Bakanlar Konseyi ile de karıştırılmamalıdır. Konsey'in bütçesi üye ülkelerin nüfus ve GSMH'sına göre hesaplanan katkılarından oluşmaktadır. 2002 yılı bütçesi yaklaşık olarak 169 milyon Avro'dur. Konsey'in resmî dilleri İngilizce ve Fransızca'dır. Konsey Genel Sekreterliği'ni 2009 yılında 5 yıllığına seçilen Thorbjorn Jagland yürütmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHM Avrupa Konseyi'ne bağlı bir kurumdur.
İnsan hakları kavramı, genel olarak, kişilerin insan olmaları nedeniyle insanlık onuruna uygun olarak sahip oldukları haklar bütünüdür. Geniş anlamıyla içhukukta temel haklar ve kamu özgürlüklerin tümünü ve uluslararası hukukta öngörülen ve korunan hakları kapsar. Bu haklar tüm insanları ilgilendirdiğinden, bu hakların uluslararası alanda koruma altına alınmaları gerekmiştir. İnsan haklarının korunmasına dair ilk uygulamalar daha çok ulusal düzeydedir. İnsan haklarının uluslar arası düzeyde korunması çalışmalarına 19.yüzyıl sonları ve 20.yüzyılda rastlanmaktadır. Uluslararası hukukun insan haklarını genel bir biçimde ele alması Birleşmiş Milletler antlaşması ile gerçekleşir. Bu andlaşma insan haklarından çokça sözetmesine rağmen , bu hakların neler olduğuna dair bir açıklama içermez. Bu nedenle Ekonomik ve Sosyal Konseye bağlı olarak bir İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş ve bu konuda çalışma yapmakla görevlendirilmiştir. Komisyon bu amaçla hazırladığı tasarıyı 12.12.1948 günü Genel Kurul’un bir kararı ile İnsan Hakları Evrensel Bildirisi olarak kabul etmiştir. Bu bildirinin B.M. Genel Kurul kararı olarak kendiliğinden bağlayıcı niteliği bulunmaması ve herhangi bir güvence mekanizmasını düzenlememesi nedeniyle, bildiriden sonraki gelişmeler bu kusurları gidermeye yönelik olmuştur. Bu çerçevede iki düzeyde yeni düzenlemelere rastlanmaktadır. Bu düzenlemeler: Evrensel düzeyde “Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Sözleşme” ve “Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklara İlişkin sözleşme”, bölgesel düzeyde “Amerika Afrika İnsan Hakları Sözleşmesi” ve “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” ile gerçekleştirilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi diğer antlaşmalardan farklıdır.O yüzden de insan haklarının anayasası olarak ele alınan da diğer sözleşmeler değil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. Bu farklılığı sağlayan özellikler ; metindeki maddelerin açıklığa sahip olması , kesin ayrıntılı , doğrudan uygulanabilir kurallar olmasıdır.
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Konseyi'nin danışman organıdır ve Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri temsil ederek yerel demokrasiyi destekler. Biri yerel yönetimler odası, diğeri de bölgesel yönetimler odası olmak üzere iki meclise bölünmüştür, bir sekreterlik ve kongre tarafından 5 yılda bir seçilen bir genel sekretere sahiptir.
Üye ülkeler
5 Mayıs 1949'daki kuruluşta 10 üye vardı:
Belçika
Birleşik Krallık
Danimarka
Fransa
Hollanda
İrlanda
İsveç
İtalya
Lüksemburg
Norveç
Katılım tarihine göre ülkeler:
Avrupa Konseyi'ne üye
Türkiyea
9 Ağustos 1949
Yunanistana
9 Ağustos 1949
İzlanda
7 Mart 1950
Almanyab
13 Temmuz 1950
Avusturya
16 Nisan 1956
Kıbrıs
24 Mayıs 1961
İsviçre
6 Mayıs 1963
Malta
29 Nisan 1965
Portekiz
22 Eylül 1976
İspanya
24 Kasım 1977
Lihtenştayn
23 Kasım 1978
San Marino
16 Kasım 1988
Finlandiya
5 Mayıs 1989
Macaristan
6 Kasım 1990
Polonya
26 Kasım 1991
Bulgaristan
7 Mayıs 1992
Estonya
14 Mayıs 1993
Litvanya
14 Mayıs 1993
Slovenya
14 Mayıs 1993
Çek Cumhuriyeti
30 Haziran 1993
Slovakya
30 Haziran 1993
Romanya
7 Ekim 1993
Andorra
10 Kasım 1994
Letonya
10 Şubat 1995
Arnavutluk
13 Temmuz 1995
Moldova
13 Temmuz 1995
Makedonyac
9 Kasım 1995
Ukrayna
9 Kasım 1995
Rusya
28 Şubat 1996
Hırvatistan
6 Kasım 1996
Gürcistan
27 Nisan 1999
Azerbaycan
25 Ocak 2001
Ermenistan
25 Ocak 2001
Bosna-Hersek
24 Nisan 2002
Sırbistand
3 Nisan 2003
Monako
5 Ekim 2004
Karadağ
11 Mayıs 2007
a Avrupa Konseyi kurucu üyesi sayılır.
b 1950'de Batı Almanya ve Fransız işgalindeki Saar, ortak üyeler oldular. 1951'de (Batı) Almanya tam üye olurken Saarland, federal cumhuriyete 1955'te bir referandumdan sonra razı oldu ve 1956'da ortak üyelikten çekildi. Sovyet işgalindeki Doğu Almanya, daha sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti, hiç bir zaman Avrupa Konseyi'ne üye olmadı. 1990'daki Alman yeniden birleşmesi'nden sonra, Doğu Almanya'daki beş Länder (yani bölge) Almanya Federal Cumhuriyeti'ne katıldı ve Avrupa Konseyi'nde temsil edilmeye başlandı.
c "Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti" adı altında katıldı (tırnak işareti içinde).[1] Çoğu ülke, ülkeyi anayasal ismiyle tanır.
d Başlangıçta Sırbistan-Karadağ olarak katıldı.
Avrupa Konseyi'ne aday ülkeler:
Belarus
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nezdinde gözlemci statüsü taşıyan ülkeler:
Vatikan
7 Mart 1970
Birleşik Devletler
10 Ocak 1996
Japonya
20 Kasım 1996
Meksika
1 Aralık 1999
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi nezdinde gözlemci statüsü taşıyan ülkeler:
İsrail
2 Aralık 1957
Kanada
28 Mayıs 1997
Meksika
4 Kasım 1999
Katılabileceği halde halen başvuruda bulunmamış devletler:
Kazakistan
Vatikan
İleri bir tarihte katılma ihtimali doğabilecek devletler:
Kosova (Kosova, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi'ne üye pek çok devlet tarafından henüz tanınmamaktadır. Tüm üye devletler tarafından tanınması halinde Avrupa Konseyi'ne üye olabilecektir. Ancak Sırbistan'ın halihazırda Avrupa Konseyi'nin üyesi olması bu ihtimali güçleştirmektedir.)
Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye, anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır.
(İngilizce: Council of Europe; Fransızca: Conseil de l'Europe) 1949 yılında Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla Avrupa çapında kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi'ne bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne Belarus, Kazakistan, Kosova ve Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir. Oysa Avrupa Birliği sadece 27 üyeli bir birliktir. Avrupa Konseyi'nin Avrupa Birliği ile karıştırılmasının en önemli sebebi olan Avrupa bayrağı, esasında Avrupa Konseyi'ne aittir. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi'nin izniyle aynı Avrupa bayrağını kullanmaktadır.
•
Kuruluş
5 Mayıs 1949’da 10 ülke - Belçika, Danimarka, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç ve İngiltere - merkezi Strasbourg olmak üzere Avrupa Konseyi’ni kuran antlaşmayı imzalamıştır. Şu an Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır. Türkiye, anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır. Konsey'in çalışma alanları insan hakları, medya, hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınır ötesi işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır.
İlgi Alanı
Kurum Avrupa Birliği ile herhangi bir organik bağı bulunmayan ayrı bir uluslararası teşkilattır. Ancak günümüzde Avrupa Birliği'nin Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi ile AB'nin yakın işbirliği söz konusudur. Birçok ülkede Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin müşterek projeler gerçekleştirilmektedir. Avrupa Konseyi, AB Bakanlar Konseyi ile de karıştırılmamalıdır. Konsey'in bütçesi üye ülkelerin nüfus ve GSMH'sına göre hesaplanan katkılarından oluşmaktadır. 2002 yılı bütçesi yaklaşık olarak 169 milyon Avro'dur. Konsey'in resmî dilleri İngilizce ve Fransızca'dır. Konsey Genel Sekreterliği'ni 2009 yılında 5 yıllığına seçilen Thorbjorn Jagland yürütmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
AİHM Avrupa Konseyi'ne bağlı bir kurumdur.
İnsan hakları kavramı, genel olarak, kişilerin insan olmaları nedeniyle insanlık onuruna uygun olarak sahip oldukları haklar bütünüdür. Geniş anlamıyla içhukukta temel haklar ve kamu özgürlüklerin tümünü ve uluslararası hukukta öngörülen ve korunan hakları kapsar. Bu haklar tüm insanları ilgilendirdiğinden, bu hakların uluslararası alanda koruma altına alınmaları gerekmiştir. İnsan haklarının korunmasına dair ilk uygulamalar daha çok ulusal düzeydedir. İnsan haklarının uluslar arası düzeyde korunması çalışmalarına 19.yüzyıl sonları ve 20.yüzyılda rastlanmaktadır. Uluslararası hukukun insan haklarını genel bir biçimde ele alması Birleşmiş Milletler antlaşması ile gerçekleşir. Bu andlaşma insan haklarından çokça sözetmesine rağmen , bu hakların neler olduğuna dair bir açıklama içermez. Bu nedenle Ekonomik ve Sosyal Konseye bağlı olarak bir İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş ve bu konuda çalışma yapmakla görevlendirilmiştir. Komisyon bu amaçla hazırladığı tasarıyı 12.12.1948 günü Genel Kurul’un bir kararı ile İnsan Hakları Evrensel Bildirisi olarak kabul etmiştir. Bu bildirinin B.M. Genel Kurul kararı olarak kendiliğinden bağlayıcı niteliği bulunmaması ve herhangi bir güvence mekanizmasını düzenlememesi nedeniyle, bildiriden sonraki gelişmeler bu kusurları gidermeye yönelik olmuştur. Bu çerçevede iki düzeyde yeni düzenlemelere rastlanmaktadır. Bu düzenlemeler: Evrensel düzeyde “Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Sözleşme” ve “Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklara İlişkin sözleşme”, bölgesel düzeyde “Amerika Afrika İnsan Hakları Sözleşmesi” ve “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” ile gerçekleştirilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi diğer antlaşmalardan farklıdır.O yüzden de insan haklarının anayasası olarak ele alınan da diğer sözleşmeler değil Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. Bu farklılığı sağlayan özellikler ; metindeki maddelerin açıklığa sahip olması , kesin ayrıntılı , doğrudan uygulanabilir kurallar olmasıdır.
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Avrupa Konseyi'nin danışman organıdır ve Avrupa Konseyi içinde mahalli yönetimleri temsil ederek yerel demokrasiyi destekler. Biri yerel yönetimler odası, diğeri de bölgesel yönetimler odası olmak üzere iki meclise bölünmüştür, bir sekreterlik ve kongre tarafından 5 yılda bir seçilen bir genel sekretere sahiptir.
Üye ülkeler
5 Mayıs 1949'daki kuruluşta 10 üye vardı:
Belçika
Birleşik Krallık
Danimarka
Fransa
Hollanda
İrlanda
İsveç
İtalya
Lüksemburg
Norveç
Katılım tarihine göre ülkeler:
Avrupa Konseyi'ne üye
Türkiyea
9 Ağustos 1949
Yunanistana
9 Ağustos 1949
İzlanda
7 Mart 1950
Almanyab
13 Temmuz 1950
Avusturya
16 Nisan 1956
Kıbrıs
24 Mayıs 1961
İsviçre
6 Mayıs 1963
Malta
29 Nisan 1965
Portekiz
22 Eylül 1976
İspanya
24 Kasım 1977
Lihtenştayn
23 Kasım 1978
San Marino
16 Kasım 1988
Finlandiya
5 Mayıs 1989
Macaristan
6 Kasım 1990
Polonya
26 Kasım 1991
Bulgaristan
7 Mayıs 1992
Estonya
14 Mayıs 1993
Litvanya
14 Mayıs 1993
Slovenya
14 Mayıs 1993
Çek Cumhuriyeti
30 Haziran 1993
Slovakya
30 Haziran 1993
Romanya
7 Ekim 1993
Andorra
10 Kasım 1994
Letonya
10 Şubat 1995
Arnavutluk
13 Temmuz 1995
Moldova
13 Temmuz 1995
Makedonyac
9 Kasım 1995
Ukrayna
9 Kasım 1995
Rusya
28 Şubat 1996
Hırvatistan
6 Kasım 1996
Gürcistan
27 Nisan 1999
Azerbaycan
25 Ocak 2001
Ermenistan
25 Ocak 2001
Bosna-Hersek
24 Nisan 2002
Sırbistand
3 Nisan 2003
Monako
5 Ekim 2004
Karadağ
11 Mayıs 2007
a Avrupa Konseyi kurucu üyesi sayılır.
b 1950'de Batı Almanya ve Fransız işgalindeki Saar, ortak üyeler oldular. 1951'de (Batı) Almanya tam üye olurken Saarland, federal cumhuriyete 1955'te bir referandumdan sonra razı oldu ve 1956'da ortak üyelikten çekildi. Sovyet işgalindeki Doğu Almanya, daha sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti, hiç bir zaman Avrupa Konseyi'ne üye olmadı. 1990'daki Alman yeniden birleşmesi'nden sonra, Doğu Almanya'daki beş Länder (yani bölge) Almanya Federal Cumhuriyeti'ne katıldı ve Avrupa Konseyi'nde temsil edilmeye başlandı.
c "Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti" adı altında katıldı (tırnak işareti içinde).[1] Çoğu ülke, ülkeyi anayasal ismiyle tanır.
d Başlangıçta Sırbistan-Karadağ olarak katıldı.
Avrupa Konseyi'ne aday ülkeler:
Belarus
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nezdinde gözlemci statüsü taşıyan ülkeler:
Vatikan
7 Mart 1970
Birleşik Devletler
10 Ocak 1996
Japonya
20 Kasım 1996
Meksika
1 Aralık 1999
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi nezdinde gözlemci statüsü taşıyan ülkeler:
İsrail
2 Aralık 1957
Kanada
28 Mayıs 1997
Meksika
4 Kasım 1999
Katılabileceği halde halen başvuruda bulunmamış devletler:
Kazakistan
Vatikan
İleri bir tarihte katılma ihtimali doğabilecek devletler:
Kosova (Kosova, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi'ne üye pek çok devlet tarafından henüz tanınmamaktadır. Tüm üye devletler tarafından tanınması halinde Avrupa Konseyi'ne üye olabilecektir. Ancak Sırbistan'ın halihazırda Avrupa Konseyi'nin üyesi olması bu ihtimali güçleştirmektedir.)
Frankofon Edebiyat Festivali'nde neden Türk edebiyatçıları yok
5-16 Eylül tarihleri arasında yapılacak 6. Uluslararası Berlin Edebiyat Festivali'nin bu yılki teması Frankofon (Fransızca konuşulan) Edebiyatı.
11 gün boyunca yapılacak etkinliklerde dünya edebiyatının sayılı yazarları konuşacak, kitaplarını, edebi anlayışlarını, ülkelerinin edebiyattaki izdüşümünü anlatacaklar.
Fransızca yazan edebiyatçılar hakkında da konferanslar verilecek.
Haklarında okuma saatleri, söyleşiler düzenlenen yazarlar; Henri Michaux, Claude Simon, Samuel Beckett.
Ölümünün 10. yıldönümü dolayısıyla Fransız yazarı Marguerite Duras ile ilgili de bir belgesel gösterilecek.
Katılacak ünlü yazarlardan, bizim ülkemizde de tanınan kişiler arasında; Jostein Gaarder, Gao Xingjian, Patricia de Souza, Jorge Semprun, Feridun Zaimoğlu, Isabel Allende, Doris Lessing, Alberto Manguel yer alıyor.
FRANSIZCA YAZAN TÜRKLER KATILABİLİRDİ
ACABA Fransızca yazan yazarımız yok mu?
Edebiyatla biraz ilgilenen biri bile birçok adı anımsayacaktır.
Enis Batur, 1850 yılından bu yana Fransızca yazan edebiyatçılarımızdan bir antoloji hazırlamış.
Kimler Fransızca yazdı? Kısa bir liste sunalım:
Abdullah Cevdet, Tahsin Yücel, Osman Necmi Gürmen, Nedim Gürsel, Şehmus Dağtekin, Edip Akyel, Necdet Sander, İzzet Melih Devrim, Osman Hamdi, Yiğit Bener.
Ayrıca Frankofon edebiyattan esinlenen, bu edebiyatı iyi bilen iki şairi de unutmayalım; Özdemir İnce, Enis Batur.
Bilim dünyasından bazı adlar da Tanzimat'tan bu yana, bizim edebiyatımızı, kültür hayatımızı etkileyen Fransız kültürünü orada anlatabilirlerdi.
Tahsin Yücel, Nedret Tanyolaç, Tuğrul İnal, Kemal Özmen, Ekrem Aksoy.
Verdiğim liste, andığım adlar hiç kuşkusuz düşündüklerimin, düşünebileceklerinizin tam listesi değil.
Nobel Ödüllü Gao Xingjian'ın figüratif soyut çalışmaları sergilenecek, Uluslararası Dünya Çocuk ve Gençlik Edebiyatı tartışılacak, İslam üzerinde konuşulacak, demokrasi umudu ışığında Haiti'nin geleceğine bile değinilecek.
Feridun Zaimoğlu, Leyla romanında, genç bir kadının 1950'ler Anadolu'sunda katı gelenekler karşısındaki durumunu anlatıyordu, Festival'de de o kitabından söz edecek.
* * *
FESTİVAL'i düzenleyenlerin Türkiye'yi unuttukları kanısındayım.
dhizlan@hurriyet.com.tr
11 gün boyunca yapılacak etkinliklerde dünya edebiyatının sayılı yazarları konuşacak, kitaplarını, edebi anlayışlarını, ülkelerinin edebiyattaki izdüşümünü anlatacaklar.
Fransızca yazan edebiyatçılar hakkında da konferanslar verilecek.
Haklarında okuma saatleri, söyleşiler düzenlenen yazarlar; Henri Michaux, Claude Simon, Samuel Beckett.
Ölümünün 10. yıldönümü dolayısıyla Fransız yazarı Marguerite Duras ile ilgili de bir belgesel gösterilecek.
Katılacak ünlü yazarlardan, bizim ülkemizde de tanınan kişiler arasında; Jostein Gaarder, Gao Xingjian, Patricia de Souza, Jorge Semprun, Feridun Zaimoğlu, Isabel Allende, Doris Lessing, Alberto Manguel yer alıyor.
FRANSIZCA YAZAN TÜRKLER KATILABİLİRDİ
ACABA Fransızca yazan yazarımız yok mu?
Edebiyatla biraz ilgilenen biri bile birçok adı anımsayacaktır.
Enis Batur, 1850 yılından bu yana Fransızca yazan edebiyatçılarımızdan bir antoloji hazırlamış.
Kimler Fransızca yazdı? Kısa bir liste sunalım:
Abdullah Cevdet, Tahsin Yücel, Osman Necmi Gürmen, Nedim Gürsel, Şehmus Dağtekin, Edip Akyel, Necdet Sander, İzzet Melih Devrim, Osman Hamdi, Yiğit Bener.
Ayrıca Frankofon edebiyattan esinlenen, bu edebiyatı iyi bilen iki şairi de unutmayalım; Özdemir İnce, Enis Batur.
Bilim dünyasından bazı adlar da Tanzimat'tan bu yana, bizim edebiyatımızı, kültür hayatımızı etkileyen Fransız kültürünü orada anlatabilirlerdi.
Tahsin Yücel, Nedret Tanyolaç, Tuğrul İnal, Kemal Özmen, Ekrem Aksoy.
Verdiğim liste, andığım adlar hiç kuşkusuz düşündüklerimin, düşünebileceklerinizin tam listesi değil.
Nobel Ödüllü Gao Xingjian'ın figüratif soyut çalışmaları sergilenecek, Uluslararası Dünya Çocuk ve Gençlik Edebiyatı tartışılacak, İslam üzerinde konuşulacak, demokrasi umudu ışığında Haiti'nin geleceğine bile değinilecek.
Feridun Zaimoğlu, Leyla romanında, genç bir kadının 1950'ler Anadolu'sunda katı gelenekler karşısındaki durumunu anlatıyordu, Festival'de de o kitabından söz edecek.
* * *
FESTİVAL'i düzenleyenlerin Türkiye'yi unuttukları kanısındayım.
dhizlan@hurriyet.com.tr
Fransız Düşünce Kuruluşundan Türkiye analizi: Türkiye Batı'yı terkediyor
Düşünce kuruluşunun Türkiye analizinde, "hayati jeopolitik çıkarlarını yeniden tanımlama sürecine giren" Ankara'nın büyük güçlerce kendisine dayatılan gündemi takip etmek yerine kendi önceliklerini belirlediği ifade edildi.
"Türkiye'nin uyanışı: Batı kampını kademeli terk ediş" başlıklı analizde, Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini anlamak için İsrail'le ilişkilerine bakılması gerektiği belirtilerek, İsrail'in Aralık 2008'deki Gazze saldırısının ardından önce tonunu, sonra yönelimini değiştiren Ankara'nın Tel Aviv'le diplomatik ve askeri ilişkilerinden geri adım atmaya devam ettiği kaydedildi.
Bu kapsamda "İsrail pilotlarının Türkiye'deki eğitimlerinin durdurulması ve İsrail'in Ekim 2009'da NATO tatbikatından men edilmesi" hatırlatılan analizde, "Bunun hemen ardından Suriye'yle ortak askeri tatbikat duyurusu yapan Türkiye'nin ABD'ye sadık bir müttefik ve önde gelen bir NATO üyesinden beklenen askeri ve stratejik davranışların çok uzağına düştüğü" öne sürüldü.
Soğuk Savaş döneminde, "Orta Doğu satrancında Batı'nın kalesi olmayı kabullenen" Türkiye'nin, "Sovyetler Birliği'nin yıkılışının ardından Batı'yla farklılaşan çıkarları nedeniyle Washington'un tembihlerine uymak istemediği ve son dönemde ABD'ye verdiği bir dizi olumsuz cevapla bunu gösterdiği" belirtilen analizde, "Bu durumun NATO içinde Türkiye düşmanlığını alevlendirdiği ve bazı liderlerin Türkiye'nin NATO üyeliğinin meşruiyetini sorgulamaya başlamasına neden olduğu" iddia edildi.
Öte yandan Türkiye'nin bölgesinde kendi stratejik bakışıyla geliştirdiği politikaların ABD ve NATO'nun çıkarlarına gittikçe artan oranda zarar verdiği ifade edilen analizde, buna örnek olarak, Washington'un ısrarla savunduğu İran'a yaptırım ve ambargo fikrine rağmen Ankara'nın Tahran'la iyi ilişkileri gösterildi.
Analizde, "Kısaca Türkiye-NATO ilişkileri dönüşü olmayan noktaya ulaşmak üzere. Türkiye örneği, üyelerini kontrol etmek için ne vizyonu ne de gerekli araçları bulunan NATO'nun devam eden dağılma sürecine çarpıcı bir örnek teşkil ediyor" ifadesi kullanıldı.
Türkiye'yi Batı yörüngesinde tutmak için tasarlanan bir diğer aygıt olan AB üyelik sözünün gerçekte tam tersine hizmet ettiği ileri sürülen analizde, AB katılım müzakereleriyle demokrasi güçlenirken, "ordunun kademeli olarak kışlasına geri dönmeye zorlandığı" ifadesine yer verildi.
Düşünce kuruluşu, AB üyelik müzakereleri nedeniyle ordunun güç kaybederek, "Batı'yı, Türkiye'deki en vefalı müttefikinden yoksun bırakmasını", "kaderin bir cilvesi" olarak nitelendirdi.
Türkiye'nin son dönemdeki aktif dış politikasının Ankara eksenli olduğu belirtilen analizde, şu görüşlere yer verildi:
"Vatandaşları Türk sahillerine akan Rusya'dan Ankara'nın Türkçe konuşan ülkelere yönelik proaktif ticari ve kültürel politika tatbik ettiği Orta Asya'ya, İran ve Suriye'ye kadar Türkiye, Osmanlı mirasının siyasi ve tarihi sınırları, İslam dini yakınlığı ve geçiş noktasındaki bölgesel güç olarak özel çıkarları arasında sentez oluşturacak yeni bir diplomasi inşa ediyor. Sarkaç etkisi yöntemleriyle oynanan bu kombinasyonda NATO ve AB temel veri ya da temel hedef olmaktan çıkarak, sadece Ankara'nın diplomatik oyununun unsurları haline geliyor."
Analizde, "Amerikalılar ve Avrupalılar yanılmasın! Bize göre (Türkiye'nin) geri dönüşü olmayacak. Rusya, AB ve İran, güney sınırındaki diğer etkili aktörler ve Mısır arasındaki jeopolitik denklemin merkezindeki vasıta olan Ankara'nın yalnız gitmeyi bırakarak dağılma sürecindeki bir NATO'ya geri dönmesi için hiçbir neden yok" ifadesi kullanıldı.
NATO'nun Türkiye'deki "en sadık müttefiklerinin" ordudaki generaller olduğu ileri sürülen analizde, 10 yıl içinde görev alacak yeni nesil generallerin, Doğu ve Batı arasında köprü olan Türkiye'nin birleştirdiği yakalardan herhangi birine ait olması halinde köprü yerine çıkmaz olacağında uzlaşacağı belirtildi.
Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, "Türkiye'de gelecek 5 yılda Washington destekli bir grup eski general küçük bir risk olsa da askeri darbe yapmaya kalkışabilir ama sonu muhtemelen, 1991 yılında Rus generallerin Mihail Gorbaçov'u hedef alan darbesi gibi olur" tahmininde bulundu.
Analizde, geçmişte Türkiye'yi Batı kampına bağlı kalmasında Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) "önemli bir rol üstlendiği" kaydedilerek, Batı'nın bu sayede on yıllardır IMF'nin en büyük müşterilerinden biri olan Türkiye'yi "vekaletle yönetme imkanına kavuştuğu" öne sürüldü. 2008 yılında IMF programından çıkan Türkiye'nin, "diplomasideki stratejik dönüşümünün bu tarihten itibaren daha görünür hale gelmesini" buna kanıt olarak gösteren düşünce kuruluşuna göre Ankara bu nedenle IMF ile yeni kredi anlaşması konusunda "son derece gönülsüz" davranıyor.
Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, Türkiye'nin zayıflayan Batı kampından ayrılmasının Avrupa için bir sorun oluşturmadığını, İkinci Dünya Savaşının mirası yapının kademeli çöküşünün başka bir göstergesi olduğunu ve bu sayede 2015'li yıllarda Avrupa'nın Orta Doğu ve Orta Asya ile ilişkilerinde faydalı bir aracı olabilecek Türk ortaklarına kavuşabileceğini ifade etti.
Düşünce kuruluşu, "Brüksel ve Ankara arasında devam edecek katılım müzakerelerinin asla tamamlanamayarak ilgisizlik nedeniyle her yıl bataklığa daha fazla gömüleceğini, seçim kaybetme korkusuyla hiçbir Avrupalı liderin Türkiye'nin üyeliğinin bayraktarlığını yapamayacağını, Ankara açısından bakıldığında da Avrupalı Türkiye alternatifinin ortaya çıktığını ve çok iyi tasarlanmış bir stratejik ortaklığa ihtiyaç duyulduğunu" savundu. (Ajanslar)
"Türkiye'nin uyanışı: Batı kampını kademeli terk ediş" başlıklı analizde, Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini anlamak için İsrail'le ilişkilerine bakılması gerektiği belirtilerek, İsrail'in Aralık 2008'deki Gazze saldırısının ardından önce tonunu, sonra yönelimini değiştiren Ankara'nın Tel Aviv'le diplomatik ve askeri ilişkilerinden geri adım atmaya devam ettiği kaydedildi.
Bu kapsamda "İsrail pilotlarının Türkiye'deki eğitimlerinin durdurulması ve İsrail'in Ekim 2009'da NATO tatbikatından men edilmesi" hatırlatılan analizde, "Bunun hemen ardından Suriye'yle ortak askeri tatbikat duyurusu yapan Türkiye'nin ABD'ye sadık bir müttefik ve önde gelen bir NATO üyesinden beklenen askeri ve stratejik davranışların çok uzağına düştüğü" öne sürüldü.
Soğuk Savaş döneminde, "Orta Doğu satrancında Batı'nın kalesi olmayı kabullenen" Türkiye'nin, "Sovyetler Birliği'nin yıkılışının ardından Batı'yla farklılaşan çıkarları nedeniyle Washington'un tembihlerine uymak istemediği ve son dönemde ABD'ye verdiği bir dizi olumsuz cevapla bunu gösterdiği" belirtilen analizde, "Bu durumun NATO içinde Türkiye düşmanlığını alevlendirdiği ve bazı liderlerin Türkiye'nin NATO üyeliğinin meşruiyetini sorgulamaya başlamasına neden olduğu" iddia edildi.
Öte yandan Türkiye'nin bölgesinde kendi stratejik bakışıyla geliştirdiği politikaların ABD ve NATO'nun çıkarlarına gittikçe artan oranda zarar verdiği ifade edilen analizde, buna örnek olarak, Washington'un ısrarla savunduğu İran'a yaptırım ve ambargo fikrine rağmen Ankara'nın Tahran'la iyi ilişkileri gösterildi.
Analizde, "Kısaca Türkiye-NATO ilişkileri dönüşü olmayan noktaya ulaşmak üzere. Türkiye örneği, üyelerini kontrol etmek için ne vizyonu ne de gerekli araçları bulunan NATO'nun devam eden dağılma sürecine çarpıcı bir örnek teşkil ediyor" ifadesi kullanıldı.
Türkiye'yi Batı yörüngesinde tutmak için tasarlanan bir diğer aygıt olan AB üyelik sözünün gerçekte tam tersine hizmet ettiği ileri sürülen analizde, AB katılım müzakereleriyle demokrasi güçlenirken, "ordunun kademeli olarak kışlasına geri dönmeye zorlandığı" ifadesine yer verildi.
Düşünce kuruluşu, AB üyelik müzakereleri nedeniyle ordunun güç kaybederek, "Batı'yı, Türkiye'deki en vefalı müttefikinden yoksun bırakmasını", "kaderin bir cilvesi" olarak nitelendirdi.
Türkiye'nin son dönemdeki aktif dış politikasının Ankara eksenli olduğu belirtilen analizde, şu görüşlere yer verildi:
"Vatandaşları Türk sahillerine akan Rusya'dan Ankara'nın Türkçe konuşan ülkelere yönelik proaktif ticari ve kültürel politika tatbik ettiği Orta Asya'ya, İran ve Suriye'ye kadar Türkiye, Osmanlı mirasının siyasi ve tarihi sınırları, İslam dini yakınlığı ve geçiş noktasındaki bölgesel güç olarak özel çıkarları arasında sentez oluşturacak yeni bir diplomasi inşa ediyor. Sarkaç etkisi yöntemleriyle oynanan bu kombinasyonda NATO ve AB temel veri ya da temel hedef olmaktan çıkarak, sadece Ankara'nın diplomatik oyununun unsurları haline geliyor."
Analizde, "Amerikalılar ve Avrupalılar yanılmasın! Bize göre (Türkiye'nin) geri dönüşü olmayacak. Rusya, AB ve İran, güney sınırındaki diğer etkili aktörler ve Mısır arasındaki jeopolitik denklemin merkezindeki vasıta olan Ankara'nın yalnız gitmeyi bırakarak dağılma sürecindeki bir NATO'ya geri dönmesi için hiçbir neden yok" ifadesi kullanıldı.
NATO'nun Türkiye'deki "en sadık müttefiklerinin" ordudaki generaller olduğu ileri sürülen analizde, 10 yıl içinde görev alacak yeni nesil generallerin, Doğu ve Batı arasında köprü olan Türkiye'nin birleştirdiği yakalardan herhangi birine ait olması halinde köprü yerine çıkmaz olacağında uzlaşacağı belirtildi.
Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, "Türkiye'de gelecek 5 yılda Washington destekli bir grup eski general küçük bir risk olsa da askeri darbe yapmaya kalkışabilir ama sonu muhtemelen, 1991 yılında Rus generallerin Mihail Gorbaçov'u hedef alan darbesi gibi olur" tahmininde bulundu.
Analizde, geçmişte Türkiye'yi Batı kampına bağlı kalmasında Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) "önemli bir rol üstlendiği" kaydedilerek, Batı'nın bu sayede on yıllardır IMF'nin en büyük müşterilerinden biri olan Türkiye'yi "vekaletle yönetme imkanına kavuştuğu" öne sürüldü. 2008 yılında IMF programından çıkan Türkiye'nin, "diplomasideki stratejik dönüşümünün bu tarihten itibaren daha görünür hale gelmesini" buna kanıt olarak gösteren düşünce kuruluşuna göre Ankara bu nedenle IMF ile yeni kredi anlaşması konusunda "son derece gönülsüz" davranıyor.
Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, Türkiye'nin zayıflayan Batı kampından ayrılmasının Avrupa için bir sorun oluşturmadığını, İkinci Dünya Savaşının mirası yapının kademeli çöküşünün başka bir göstergesi olduğunu ve bu sayede 2015'li yıllarda Avrupa'nın Orta Doğu ve Orta Asya ile ilişkilerinde faydalı bir aracı olabilecek Türk ortaklarına kavuşabileceğini ifade etti.
Düşünce kuruluşu, "Brüksel ve Ankara arasında devam edecek katılım müzakerelerinin asla tamamlanamayarak ilgisizlik nedeniyle her yıl bataklığa daha fazla gömüleceğini, seçim kaybetme korkusuyla hiçbir Avrupalı liderin Türkiye'nin üyeliğinin bayraktarlığını yapamayacağını, Ankara açısından bakıldığında da Avrupalı Türkiye alternatifinin ortaya çıktığını ve çok iyi tasarlanmış bir stratejik ortaklığa ihtiyaç duyulduğunu" savundu. (Ajanslar)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)